23 Haziran 2013 Pazar


  Cumhurbaşkanlığı Forsu

Siyaseten kendisini kanıtlamış olan siyasi birliğin simgesi bayraktır. Bizde, değişik dönemlerde, davul, hutbe, para bastırma gibi unsurlar da egemenliğin simgeleri olarak kullanıldı. İngiliz asilzadeleri ailelerini simgeleyen armalar kullandılar, halen kullanıyorlar. Bugünkü Birleşik Krallık da monarşiyi simgeleyen bir arma kullanıyor. (Royal Standard, Royal Arms) Birleşik Krallığa bağlı İskoçya, Kuzey İrlanda ve Galler’in birbirlerinden nüanslarla ayrılan armaları var. Osmanlı hanedanı da zaman zaman değişen bir arma kullandı. Osmanlı armasında, Osmanlı ve Hilafet Sancaklarının  -ki birisi yeşil, diğeri kırmızı iki sancaktır, birbirlerine karşı çatılmış bir halde dururlar, üzerlerinde birer ay vardır- tam ikisi arasında ve fakat biraz yukarıda padişahın tuğrası bulunur. Bunları, tarih boyunca kullanılmış çok sayıda savaş aleti çevreler. Alt kesimde devlet nişanları resmedilmiştir.

Bilecik Belediyesi, herhalde 2010 yılı  sonrası olmalı, bu Osmanlı armasının, daha da kalabalıklaşmış görünen, “üç boyutlu bir heykelini” dikmiş. Tam da şu anda işgal ettiği tarihi bir binanın önündeki küçücük alanda. Fena mı olmuş? Bilemedim... Bilecik Belediyesi, benim gençliğimde, yani 1950’lerde, -hayır, annemin, babamın çocukluklarında- Türkiye’nin birkaç yatılı orta okulu olarak kullanılagelen bu Osmanlı yapısını bir müze haline getirilip de o müze içinde sunulsaydı bu Osmanlı arması, daha mı fena mı olurdu?

Nostaljiyi bırakıp konuya dönelim.

Hanedan gitti... Cumhuriyet için de illa bir armaya ihtiyacımız olmalı mıydı? Adı bu kez neden arma değil de fors oldu? Devleti simgeleyen bir bayrak yanında fors ne anlama gelmektedir?

Bu soruların cevabını Cumhurbaşkanlığının internet sitesinde arayabiliriz.[1] Ancak, Cumhurbaşkanlığının internet sitesinde forsun tarihine ilişkin doyurucu bir bilgi yoktur. Verilen teknik bilgiler yanında, 25 Kasım 1925 tarihinde Türk Tarihi Tetkik Cemiyetinin fors yerine Cumhuriyet Arması kavramını kullandığı, ancak bunun öncesi ve sonrası ile ilgili bir bilgi ve belgeye ulaşılamadığı anlatılmaktadır. Sitede verilen bilgilere göre, 16 yıldızdan 9’u eski (Orta Asya) Türklerin sancaklarında kullandığı 9 tuğu, 7 yıldız ise Anadolu Türklerinin sancaklarında kullandığı 7 tuğu temsil etmektedir. Forsun, zaman içinde değişikliklere uğradığı anlaşılıyor. Forsun tanımını yapan ilk belge 22 Ekim 1925’te çıkarılan Sancak Talimatnamesi. Fakat, ilginçtir, forstaki güneşin Türkiye Cumhuriyeti’ni, 16 yıldızın ise bağımsız Türk Devletlerini temsil ettiği görüşünü, ilk kez, 1969 yılında, Harita Yüzbaşı Akib Özbek Türkiye Cumhurbaşkanlığı Forsu ve Taşıdığı Anlam isimli kitabında ortaya koymuş. Bu görüş izleyen yıllarda kabul görmüş. Bu çelişkilerin, sancak, arma, flama, fors kavramlarının birbirlerinin içinde gelişigüzel kullanılmasından kaynaklandığını düşünebiliriz. 

       Fors, 1978 yılında bir değişiklik geçirmiş, son halini, 1936 tarihli Türk Bayrağı Kanununu değiştiren 22 Eylül 1983 tarihli kanuna dayanılarak çıkarılmış olan 25 Ocak 1985 tarihli Tüzük ile almış. Tüzükte, forsun ölçüleri, güneş ve yıldızların rengi, ayrıca nasıl kullanılacağı, -örneğin masanın sol gerisine konacağı- belirtiliyor. Gerek kanunda gerekse tüzükte, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin “ara-resmi” ideolojisinin izlerini görmemek mümkün değil.

       Cumhurbaşkanlığı forsundaki onaltı yıldız tarih boyunca kurulmuş bulunan bağımsız Türk Devletlerini simgeliyor. Bu devletlerden ilk dördü Hun İmparatorlukları. (Büyük Hun, Batı Hun, Avrupa Hun, Ak Hun.) Diğerleri sırasıyla Göktürk, Avar, Hazar, Uygur, Karahanlılar, Gazneliler, Büyük Selçuklular, Harzemşahlar, Altınordu, Timur, Babür ve Osmanlı Devletleri. Bir daire çevresinde yıldız şeklinde sıralanmış olan bu devletlerin merkezinde bir güneş var ve Türkiye Cumhuriyetini simgelemekte. Devletlerin kuruluş ve yıkılış tarihleri de veriliyor. (EK X)

       Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığının yayınladığı bir kitap, onaltı bağımsız Türk Devleti saymanın güç olduğundan söz ediyor ve tarihi belgeler ne kadar zorlansa da Türk Devletlerinin sayısını 10’un üstüne çıkarmanın mümkün olmadığını yazıyor.[2]  Fors oracıkta dururken, devletin Kültür Bakanlığının böyle bir kitabı yayınlaması ilginç değil midir? Kitabın 1993 yılında yayınlandığını ayrıca belirtmeliyim.

       Aslında, Cumhurbaşkanlığı forsunun benimsediği devlet merkezli yaklaşım açısından bakılınca, Türk Devletlerinin sayısını azaltmak yerine artırmak da mümkündü. Tarih kitaplarının “beylikler” adıyla andığı öteki Türk siyasal birlikleri, hatta Tabgaç, Türgiş, Özbek, Karluk, Avar, Peçenek, Kıpçak, Sabar... Devletleri de alınabilirdi listeye. Liste dar tutulunca (!?) Kirman, Suriye, Irak Selçuklularını yok saymamızda bir sakınca olmayabilir. Asıl önemli nokta, Anadolu Selçuklu Devletinin listeye alınmamış olması. Bu yokluğu, Büyük Selçuklu Devletinin devamı sayılmış olması ihtimaline bağlayabiliriz. Ama o zaman da Büyük Selçuklu Devletini 1157’de bitirmeyip hiç değilse yüz yıl kadar daha yaşatmak gerekirdi. Forsta Akkoyunlular, Safeviler, Kölemenler (Memlukler) de yoktur. Akkoyunlu Uzun Hasan’ı 1473 yılında Otlukbelinde, onun sulbünden gelen Şah İsmail’i 1514 yılında Çaldıran’da yendiğimiz, Memlukları 1517’de yıktığımız için mi yok onlar listede? Anadolu Selçuklu Devleti onaltı Türk Devleti arasına sokulmamıştır ama, 1402 yılında Yıldırım Bayezit’i yenip Anadolu’yu tarumar eden ve Osmanlı Devletini bitme noktasına getiren Timur İmparatorluğu listeye girmiştir. Madem Timur İmparatorluğu forsumuza girmiştir, o halde Cengiz İmparatorluğunun da doğal olarak o listede bulunması gerekebilirdi belki.

Anadolu Selçuklu Devleti onaltı Türk Devleti arasına sokulmamıştır ama, 1402 yılında Yıldırım Bayezit’i yenip Anadolu’yu tarumar eden ve Osmanlı Devletini bitme noktasına getiren Timur İmparatorluğu listeye girmiştir. Barthold, Timur’un aşağı tabakadan, yol kesici... birisi olup, kendisini asilzade olarak tanıtmak ve Cengiz Han ile aynı soydan geldiğini göstermek için sahte bir soy kütüğü düzenlemiş olduğunu söylemektedir.  Benzer bir görüş Bahaeddin Ögel tarafından, Timur’un kendi atası saydığı Cengiz Han’a kadar götürülmektedir. Ona göre, Cengiz Han akıllı bir eşkiyadan başka birşey değildi.  Olsun, madem Timur İmparatorluğu bir Türk Devleti olarak Cumhurbaşkanlığı forsumuza girmiştir, o halde Cengiz İmparatorluğunun da doğal olarak o listede bulunması gerekmez miydi? Timur ve Cengiz Han ile ilgili alıntıları yaptığım kitapların Cumhuriyet kuruluşları olan Türk Tarih Kurumu ve Milli Eğitim Bakanlığı yayını olması üzerinde ayrıca düşünülmeli.[3] Bir yanda Cumhurbaşkanlığı forsu, öte yanda Cumhuriyet kurumlarının forsu nakzeden yorumları! Bu örneklerle Türk devletlerinin sayısını artırmaya ya da azaltmaya çalışıyor değilim. Cumhuriyeti temsil niteliği taşıyan bir simgeyi yaratırken bile içine düşülen garip çelişkileri vermeye çalışıyorum. Cumhuriyeti devlet kurmakla özdeşleştiren ve fakat bunu yaparken, tarih şöyle dursun, mantığı bile zorlayan anlayışa dikkat çekmek istiyorum.

Şimdi söyleyeceklerim ayrıntı sayılmalı. Cumhurbaşkanlığı forsunda gösterilen Türk Devletlerinin kuruluş ve yıkılış tarihleri ile kaynakların verdiği tarihler arasında da önemli uyuşmazlıklar var. Örneğin forsta, Göktürk Devletinin 552-745 tarihleri arasında yaşadığı belirtiliyor. Oysa Kafesoğlu, Göktürk Devletini, I. Göktürk, Doğu Göktürk, Batı Göktürk ve II. Göktürk dönemleri itibariyle inceliyor. Diğer kaynaklar da bu yöntemi benimsiyor.  Göktürk Devleti 630-680 yılları arasında yoktur. Bu dönem, Kafesoğlu’nun anlatımı ile “bir matem” devresidir.[4]  Orhun Anıtlarında acı içinde anlatılan dönem bu dönemdir. Cumhurbaşkanlığı forsunda Uygur Devletinin 1368 yılına kadar yaşadığı belirtiliyor. Bu tarih I. Murad dönemine rastlıyor. Uygurlar bugün de vardırlar elbette. Ama Uygurların kurduğu devletin bu tarihe kadar yaşamadığını biliyoruz.

Bu çelişkilerin, Osmanlı Devletinin kuruluş dönemine mekan olmuş bazı ilçelerimiz tarafından sorgusuz sualsiz tekrarlanması elbette kaçınılmazdı.  Bilecik’in Söğüt İlçesindeki Ertuğrul Gazi türbesinin çevresi özenle düzenlenmiş. Geniş bir alana, Mustafa Kemal’in büstünün yanı sıra onsekiz Türk büyüğünün büstleri konmuş; altlarına da isimleri ve iktidar dönemlerini gösteren tarihler yazılmış. Mete, Attila, Selçuk, Bumin,  Babür, Timur, Hazar, Alptekin ... gibi isimler yanında Ertuğrul ve Osman Gazilerle birlikte Fatih’in de büstü de var. Türbe Ertuğrul Gazi’nin türbesi olduğuna göre, kendisinden sonra gelecek Osmanlı Padişahlarının büstleri konsaydı daha anlamlı olmaz mıydı? Ertuğrul’un torunları çünkü onlar. Pazaryeri  ilçesinde[5] Osman Gazi oğlu Pazarlu adına dikilen heykelin çevresine dizilmiş mermer plakalar üzerine Türk Devletlerinin kurucularının isimleri, bayrakları, kuruluş ve yıkılış tarihleri işlenmiş. Bu bilgilerle Cumhurbaşkanlığı Forsunda ve Ertuğrul Gazi türbesinde verilen bilgiler arasında hiçbir uyum yok. Tarihler arasında ise birkaç yıl değil, birkaç yüzyıllık farklılıklar var. Bozüyük İlçesinde Belediyenin önüne konan büstler için de aynı tarih ve mantık yoksunluğu geçerli.

Bu noktada forsun dışına çıkarak tarihçilerimizin yorumlarına bakalım. İbrahim Kafesoğlu, Kırgız kavminin, Uygur Hakanlığını yıkarak... (bu bölgenin) Moğollara... geçmesine... ,Orhun kültürünün ortadan kalkmasına sebep olmak ... suretiyle Türk tarihinde oynadığı menfi rol dikkatten kaçmamıştır diyor. Kırgızlar, Uygur Devletini 840 yılında yıkmışlardı. Uygurlar da, yüz yıl önce, 745 yılında Göktürk Devletini  yıkarak Türk tarihinde böylesi bir “menfi rol” mü üstlenmiş idiler? Hangi Türk Devleti hangisini yıkmıştı sorusu listeyi uzatabilir. Türk Devlet İdeolojisi açısından bakılınca, “Devlet kurma” parantezinde algılanan bir tarih anlayışının, Cumhurbaşkanlığı forsuna, içinde barındırdığı çelişkilerle birlikte  yansıması belki de anlaşılabilir bir olgudur.




[1] www.tccb.gov.tr/sayfa/cumhurbaskanlıgi/fors/
[2] Bozkurt Güvenç, Türk Kimliği, T:C. Kültür Bakanlığı Yayını , Ank., 1993, Sh. 95
[3] Ögel, Kafesoğlu ve diğerleri
[4] İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, Sh. 111
[5] Eski adı Pazarcık idi. Soyadım oradan gelir.